Vatan Yahut Silistre, sahnelen ilk tiyatro eserimiz olarak tarihimizde önemli bir yere sahiptir. Türk tiyatrosu, geleneksel tiyatro ve batı etkisi altındaki tiyatro olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Geleneksel tiyatro kapsamında; meddah, kukla, Karagöz, orta oyunu ve köy seyirlik oyunları yer almaktadır. Bunlar, kökeni eski inanç ve geleneklere dayanan türlerdir. Ancak klasik tiyatronun yani batılı anlamda tiyatronun dışında kalırlar. Batılı anlamda tiyatronun edebiyatımıza girişi ise Tanzimat döneminde gerçekleşmiştir. Bu dönemde yazılan tiyatro eserleri arasında; Hayrullah Efendi’nin Hikâye-i İbrahim Paşa be İbrahim-i Gülşen’i, Şinasi’nin Şair Evlenmesi ve Ali Haydar Bey’in Sergüzeşt-i Perviz adlı eserleri yer almaktadır. Bu eserler, Türk edebiyatında batılı anlamda ilk tiyatro eserleri olması bakımından önemlidir. Ancak hiçbiri sahnelenme fırsatı bulamamıştır. Namık Kemal tarafından kaleme alınan Vatan yahut Silistre ise, Türk edebiyatında sahnelenen ilk tiyatro eseri olması bakımından oldukça önemlidir. Ancak eserin sahnelenmesi, Namık Kemal’in sürgüne gönderilmesine ve zor zamanlar geçirmesine neden olmuştur.
Vatan yahut Silistre’nin Yazılış Amacı ve Konusu
Namık Kemal’in ilk tiyatro eseri Vatan yahut Silistre, yazarın 1872 yılında kaleme aldığı dört perdelik bir tiyatro eseridir. Edebiyatımızda sahnelenen ilk tiyatro eseri olması bakımından önem taşıyan bu eser, aynı zamanda Türk edebiyatında romantik tiyatronun ilk tipik örneklerinden birisidir. Bunların yanı sıra Namık Kemal’in bu eseri kaleme almasındaki temel amaç, halkta vatanseverlik ve kahramanlık duygularını harekete geçirmektir.
Eserin asıl adı “Vatan”dır. Ancak yayınlanmasının ardından uygulanan sansür ve yasaklar nedeniyle “Silistre” adı ile yayınlanmış ve oynanmıştır. Daha sonra ise “Vatan yahut Silistre” ismi ile yaygınlaşmış ve kabul görmüştür. Eser defalarca sahnelenerek geniş halk kitlelerine ulaşmıştır. İlk temsili ise 1 Nisan 1873 tarihinde Gedikpaşa Tiyatrosu’nda Güllü Agop kumpanyası tarafından gerçekleştirilmiştir.
Vatan Yahut Silistre adlı tiyatro eserinin konusu, Kırım Savaşı’na gönüllü olarak katılan İslam Bey ve ardından savaş alanına giderek onunla aynı kaderi paylaşmak isteyen Zekiye adlı genç kızın etrafından gelişmektedir. Zekiye erkek kıyafetleri giyerek Âdem ismi ile gönüllülerin arasına karışır. İslam Bey yaralandığında onunla ilgilenir. Kuşatma, Müslüman askerlerin direnişi sayesinde kaldırılır ve Zekiye ile İslam Bey mutluluk içinde yapılan bir düğün ile evlenir.
Vatan Yahut Silistre Sahnelenişi ve Namık Kemal’in Sürgün Edilmesi
1872-1873 döneminde oynanmak üzere kaleme alınan Vatan Yahut Silistre, Ebuzziya Tevfik tarafından çıkarılan Sirac gazetesinde ek olarak basılmıştır. Namık Kemal, İbret’te çıkan yazısında eseri bitirdiğini ve sahneye koyacağını haber vermiştir.1 Nisan 1973 tarihinde sahnelenen eser, izleyicilerini etkilemeyi başarmış, halk coşkun tezahüratlarda bulunmuştur. İstek üzerine 3 Nisan’da yeniden yayınlanmıştır. Ancak Vatan Yahut Silistre sahnelendikten sonra hükümet ve sarayı kızdıracak yazıları nedeniyle İbret ve Sirac gazeteleri kapatılmıştır. Ardından ertesi gün Namık Kemal ve arkadaşları tutuklanmış, Sultan Abdülaziz’in hakarette bulunmak ile suçladığı fermanı nedeniyle mahkemeye dahi çıkarılmadan sürgüne gönderilmişlerdir. Namık Kemal ile birlikte sürgün cezası alan diğer kişiler ise; Ahmet Mithat Efendi, Ebuzziya Tevfik, Menapirzade Nuri Bey ve Bereketzade İsmail Hakkı’dır.
Vatan Yahut Silistre adlı oyunun sahnelenmesinden sonra arkadaşları ile birlikte Magosa’ya sürülen Namık Kemal, burada otuz sekiz ay sürgün hayatı yaşamıştır. Ancak özgürlükçü veliaht V. Murat’ıntahta çıkmasıyla ilan edilen aftan yararlanmış ve sürgün hayatı sona ermiştir. Bu bilgilere doğrudan Namık Kemal’in mektuplarından ulaşılabilmektedir. Sürgün hayatı elbette Namık Kemal’i çok üzmüş ve yıpratmıştır. Birçok kez hastalanmasına, İstanbul’dan, ailesinden, çok sevdiği siyasetten ve gazetecilikten uzak kalmasına neden olmuştur. Ancak onun edebiyat ile uğraşmasına neden olmuş ve bir anlamda edebiyatçı Namık Kemal’i yaratmıştır.